0.332 237 08 27
 
  $  32,5400
loading

.
Dönüş Bilgileri
Alış Bilgileri
Saat
Saat
Kiralama talebi kiralama tarihinden en az 1 gün önce olmalidir.Talep geldikten 1 gün içerisinde olumlu olumsuz dönülecektir.Acil araç istekleriniz için lütfen asagidaki cep telefonu numarasindan irtibata geçiniz.
Bmw 5.20i 2015
Audi A3 1.6 Tdi otomatik
Passat 1.4 Tsi 2015 Otomatik
Passat 1.6 Tdi 2015 Otomatik
Jetta 1.4 Bezinli Otomatik 2016
Renault Megane 1.5 Dci Otomatik 2018
Ford Focus 1.6 Tdi 2015
Renault Fluance 1.5 Tdi Otomatik 2016
1
2
3
4
5
6
7
8
play-pause

.

GSM: 0.532 484 50 67

bilgi@viplifecar.com

KONYA'NIN COĞRAFİ YAPI VE ÖZELLİKLERİ

        Konya, 38.257 kilometrekareyle Türkiye 'nin yüzölçümü bakımından en büyük ilidir. Konya'nın bu yüzölçümüne göller dahil değildir. Şehir eski bir göl yatağında kurulmuştur. Konya ili; Anadolu Yarımadası'nın ortasında bulunan İç Anadolu Bölgesi'nin güneyinde,şehrin kendi adıyla anılan Konya bölümünde yer almaktadır.

        Konya'nın doğusunda Niğde, güneyinde İçel ve Antalya, batısında Isparta ve Afyonkarahisar, kuzeybatısında Eskişehir, kuzeyinde de Ankara illeri yer almaktadır.

        Anadolu'nun orta kesiminde yer alan Konya toprakları bir plato görünümündedir. Bu platonun kuzey kısmında yer alan ve doğu-batı doğrultusunda uzanan Bozdağlar'ın üzerindeki tepeler farklı yükseklikte olup, bunların en yükseği Karadağ Tepe (1.919 m.)'dir. Bu tepeler arasında da yer yer geçitler bulunmaktadır. Kuzeyden güneye doğru uzanan Sultan Dağları (2.169 m.), Aladağlar (2.339 m.), Loras Dağı (2.040 m.) ve Eşenler Dağı (1.951 m.) ilin batısını engebelendirir. Toros dağlarının sınırladığı Geyik Dağı (3.130 m.), Bolkar Dağları (3.134 m.), Aydos Dağları (3.240 m.) ilin güneyindeki başlıca engebelerdir. Konya'da Karapınar Ovası'nın güneyinde Karacadağ (2.025 m.), güneybatıdaki Erenler Dağı (2.319 m.), batıdaki Takkeli Dağı (1.400 m.) diğer volkanik kütlelerdir.

        Konya ili, doğal açıdan kuzeyinde Haymana platosu, kuzeydoğuda Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölü'ne, batısında Beyşehir Gölü'ne ve Akşehir Gölü'ne, güneyinde Sultan Dağları'ndan başlayan Karaman ilinin güneyine kadar devam eden, Toros yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluşmuş volkanik dağlara, doğusunda ise Obruk platosuna kadar uzanmaktadır

        Volkanik dağların dışında, Karapınar yakınlarında kül konilerine rastlanır. Bunlar genç volkanik faaliyetler sonucunda oluşturulmuş küçük konilerdir. Konya'nın ormanları ve su kaynaklarının büyük bölümü buradaki yükseltilerde yer almaktadır. Bölgenin güneyindeki kireç taşlarından oluşmuş yükseltilerin bulunduğu yerlerde mağaralar oluşmuştur. Bunlardan Çamlık mağaralar ve Seydişehir'de bulunan Tınaztepe mağarası , en önemlileridir.

        Güneyden kuzeye, batıdan doğuya doğru alçalan Konya'nın büyük bir bölümünü oluşturan platolar bulunmaktadır. Ortalama yükseklikleri 1.000 m.ye ulaşan, geniş düzlüklerden oluşan Cihanbeyli ve Obruk platoları bunların en önemlileridir. Obruk platosunda kireç taşı tabakaları üzerinde gelişmiş karstik şekillerden olan obruklara rastlandığından, plato bu isimle anılmıştır. Bu obrukların en büyüğü Kızören obruğudur. Konya'nın kuzeydoğusunda yer alan Kızören obruğu kireç taşlarının çözülmesi ile oluşmuştur. Ayrıca obruk içerisine suların dolması ile aynı ismi alan bir de göl oluşmuştur. Obruk platosu yörenin en çukur yeri olan Tuz Gölü ile Konya ve Ereğli ovalarını birbirinden ayıran bir eşik görünümündedir. İlin kuzeyinde, Tuz Gölü'nün batısında Cihanbeyli platosu yer almakta olup, genel olarak kireçtaşı tabakaları ile kaplıdır. Bu plato akarsular tarafından az parçalanmış dalgalı bir yüzeye sahiptir.

        Konya platolarından sonra en fazla alanı kaplayan ovalar genellikle buradaki bir gölün ortadan kalkması veya göl tabanındaki alüvyonların birikmesinden ötürü ortaya çıkmıştır. Obruk platosunun kuzeyindeki çukur alanda Tuz Gölü, güneydeki Hotamış bataklığı ile İvriz bataklıkları burada oluşan eski göl kalıntılarıdır.

        Konya ve Ereğli ovaları ilin en geniş ovalarıdır. Bu ovalar Konya ve Ereğli arasında geniş düzlükler şeklinde uzanırlar. Konya ili bu ovaların batı ucunda kurulmuştur. Çumra, Karapınar ovaları ile Bozdağların kuzeyinde yer alan Altınekin, Sarayönü ve Kadınhanı ovaları ilin başlıca ovalarıdır. Bu ovalar dışında; Beyşehir ovası, Seydişehir ovası, Doğanhisar ovası ile Yukarı Sakarya ovalarının güney ucunu oluşturan Yunak ve Akgöl ovaları bulunmaktadır.

        Konya ili sınırları içerisinde daha çok mevsimlik ve sel rejimli akarsular yer alır. Buradaki akarsuların boyları kısadır. Konya ilinin geniş sahaları, kapalı havza olması sebebiyle akarsular ova tabanlarındaki bataklıklarda kaybolur. Bölgedeki akarsular kar ve yağmur suları ile beslenirler. Konya'daki yağış rejimi düzensiz olduğu için bu akarsuların rejimi de düzensizdir. Bir çoğu, yaz aylarında kururlar; ancak ilkbahar ve yaz aylarında kısa süreli sağanak yağışlar ile sel baskınlarına sebep olabilmektedir. Konya'da akarsuların su toplama havzaları farklı yönlere akış gösterirler. Bunlardan Yukarı Sakarya Nehri'ne ulaşan Gökpınar Deresi ile Karadeniz'e, Göksu Nehri'nin kuzey kolu olan Hadim Çayı, Manavgat Nehri'nin yukarı havzası çevresindeki dere ve çaylar açık havza niteliğinde olup sularını Akdeniz'e ulaştırırlar.

        Bu akarsulardan Tuz Gölü, Çavuşçu Gölü, Beyşehir Gölü, Ereğli Ovasındaki Akgöl, Hotamış Bataklığı çevresindeki yükseltilerden kaynağını alan dereler ise, kapalı havza şeklindeki bu alanlara dökülürler.

        İlin güneyindeki kapalı havzanın merkezinde Konya ve Ereğli ovalarında kuraklık nedeniyle göl oluşmaz ve buradaki yükseltilerden kaynağını alan dereler ovada kaybolurlar.

        Konya'da yer alan en büyük ve en önemli akarsu Çarşamba Suyu'dur. Kaynağını Bozkır ilçesindeki yükseltilerden aldıktan sonra Beyşehir Gölü'nün ayağı ile birleşerek Çumra Ovası sular. Çarşamba Suyu üzerinde, sel sularını önlemek ve sulama amaçlı Apa Barajı kurulmuştur.

        Konya ilinde Meram Çayı, Sille Deresi, May Deresi, İvriz, Bolasan, Çiğil, Doğanhisar İnsuyu, Göksu, Adıyan, Engilli, Çavuşköy, Karasu Çayları da diğer önemli akarsulardandır. Şehrin içme ve kullanma suyu olarak kullanılan Hatıp, Çayırbağı, Mukbil ve Dutlu Suyu ve Hotamış Bataklığı çevresindeki çeşitli su kaynakları da bulunmaktadır.

        Konya ili sınırları içerisinde bir çok tabii göl ve bataklık bulunmaktadır. Bunların bazılarının suları acı ve tuzlu, bazılarının da tatlıdır. Bu göller oluşum yönünden de birbirinden farklı özellikler gösterirler

        Kapalı bir havzanın merkezindeki Tuz Gölü Türkiye'nin yüzölçümü olarak ikinci büyük gölüdür. Yaz aylarında buharlaşma nedeniyle küçülen gölün derinliği 12 m. civarında olup, kuruyan kesimlerde oluşan tuz tortulları Türkiye'nin tuz gereksinimini karşılamaktadır.

        Konya-Isparta sınırı üzerinde, Konya'nın batısında yer alan Beyşehir Gölü, Türkiye'nin 3. büyük gölüdür. Aynı zamanda en büyük tatlı su gölüdür. Tektonik-Karstik olaylardan oluşan Beyşehir Gölü, aynı zamanda Türkiye'nin en önemli milli parklarından biridir. Su ürünleri açısından ekonomik değeri yüksek olan Gölün iki plajı, 22 adası ve pek çok kayalığı bulunmaktadır. Göl Ornitolojik bakımdan önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezidir. Tektonik olaylardan oluşan, Konya'nın kuzey batısında, Konya-Afyonkarahisar il sınırında yer alan Akşehir Gölü'nün suyu tatlıdır. Sulama suyu olarak kullanılmakta olup kamış üretimi de yapılan göl, su ürünleri açısından ilin ekonomisinde önemli yer almaktadır.

        Konya'nın tektonik oluşumlu göllerinden Suğla Gölü, ilin güneybatısında, kuzeybatısında Ilgın (Çavuşçu) Gölü yer almaktadır. Ayrıca Ereğli ilçesinin batısında, İvriz Deresi'nin suları ile beslenen Akgöl sazlıklarında 200'ün üzerinde kuş türü yaşamaktadır. Küçük bir göl olan Yunak Gölü'nün çoğu yeri bataklıktır. Bunların dışında Konya'nın karstik sahalarında, karstik şekillerden olan obrukların sularla dolması ile çok ufak göller meydana gelmiştir. Bunlar Kızören obruğu, Timraş obruğu, Obruk gölü, Çiralı gölü, Meyil gölüdür.

        Ayrıca il topraklarında volkanik göller de bulunmaktadır. Bunlar; volkan konilerinin çevresinde volkanizmanın etkisi ile daire şeklinde çanaklar oluşmuştur. Bu çanaklara suların dolması ile Acıgöl Maarı ve Meke Gölü gibi küçük maar gölleri meydana gelmiştir. Bu krater göllerinin içerisinde magnezyum sülfat çözeltileri vardır. Bu nedenle suları acıdır ve gölde canlı yaşamaz.

        Meke Gölü, Kültür Bakanlığı, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1.Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir. Konya ilinde Çumra, Ereğli, Cihanbeyli, Akşehir, Yunak ovalarında yaklaşık 20 ila 100 m. arasında zengin yer altı suyu bulunmaktadır.

Konya ili sınırları içerisinde Türkiye'nin en büyük alüminyum (boksit) ve magnezit yataklarının yanısıra, kömür, kil, çimento hammaddeleri, kurşun-çinko, barit madenleri ile önemli oranda yer altı suyu rezervleri bulunmaktadır. Alüminyum (boksit) yatakları Seydişehir ilçesi güneyinde Üst Kretase zaman aralığında karasal ayrışmalarla meydana gelmiştir. Magnezit yatakları ise Meram ilçesi sınırları içerisinde olup tek başına hem Konya'nın hem de dünyanın en büyük rezervli (80 milyon ton) magnezit yatağıdır. Yunak civarında Magnezit ve az miktarda lüle taşı yatakları bulunmaktadır.

        Ilgın (Haremi Kurugöl), Beyşehir ve Seydişehir ilçelerinde Pliyosen yaşlı toplam 750 milyon ton rezervli linyit kömürü yatakları bulunmaktadır. Beyşehir, Selçuklu ve Ilgın civarında önemli miktarlarda kil yatağı vardır. Ayrıca Bozkır'da barit, Hadim (Kızılgeriş) ve Bozkır'da (Küçüksu) kurşunçinko yatakları bulunmaktadır.

        Ayrıca Konya'nın birçok yerinde çimento hammaddelerinden kil, kalsit, jips, tras, kireçtaşı ve dolomit gibi hammaddeler bulunmaktadır. Konya ve çevresindeki Çumra, Ereğli, Cihanbeyli, Akşehir, Yunak ovalarında yaklaşık 20-100 metreler arasında yer altı suyu bulunmakta ve bazı yerlerde bu su artezyen yapmaktadır.

        Konya ilinde en fazla alana sahip yeryüzü şekli ova ve platolardır. Ovaların tabanlarında yer alan çukur kısımlarında kapalı havzalar oluşmuştur. Yükseltiler az yer tutar, genellikle ilin güneyinde toplanmıştır. Ovalar, platolarla birbirinden ayrılmıştır. Platolar akarsular tarafından fazla derin parçalanmamıştır. Açık havza kısımları da vardır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1.016 m.dir. Yüzölçümü 39.000 km2, toplam nüfusu 2.217.969'dur.

        Konya ilinde karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk, sert ve yağışlı geçer. Konya 326 mm. ile Türkiye'nin en az yağış alan bölümüdür.

        Konya ili içerisinde geniş düzlükler olmakla birlikte ovalar ve platolar arasında iklim elemanlarının değerlerinde farklılıklar olmaktadır. Yüksekliğe bağlı olarak sıcaklık düşmekte, yükseltilerde ise tamamen farklı olmaktadır. Konya'da yıllık ortalama sıcaklık 11.5 derecedir. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 23 derecedir. Ocak ayında ortalama sıcaklık 0 derece civarındadır. Maksimum sıcaklık 40.0 derece ve minimum sıcaklık 28.2 derecedir.

        Konya ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayii, halıcılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; buğday, arpa, şeker pancarı, nohut, kuru fasulye, patates, soğan, yulaf, çavdar, mercimek, ayçiçeği, fiğdir. Meyve olarak, üzüm, elma, kavun, armut, karpuz, kiraz, vişne yetiştirilir. Sebzecilikte ise; domates, havuç, lahana, pırasa, sakız kabağı, fasulye, ıspanak ve salatalık yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, Ankara keçisi, kıl keçisi, tiftik keçisi ve koyun yetiştirilir. Tavukçuluk, arıcılık da yapılmaktadır. Akarsu ve göllerde de tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.

        Konya'daki belli başlı sanayii kuruluşları, dokuma, şeker, un, bisküvi, meyve suyu, tuğla, kiremit, tarım makineleri, makarna, bulgur, irmik, rafine tuz, salça, deri ve deri konfeksiyon, yonga levha üreten fabrikalar ve iş yerleri bulunmaktadır. Küçük sanayiinin belli başlı etkinlik kolları arasında; tarım araçları, metal eşya üretimi, dokumacılık, orman ürünleri ve gıda sektörleri bulunmaktadır. Konya, Beyşehir, Ladik'te halı dokumacılığı ön plandadır. Konya'nın Mevlâna'dan ötürü turizmi ekonomide ön planda gelmektedir. Ayrıca Konya'daki müzeler, Selçuklu eserleri, orman içi dinlenme yerleri, Meram Bağları, Akşehir'de Çamlıköy, Beyşehir'de Yakamanastır, Kaleçamlığı, Kızılören Çamlığı diğer turistik nitelikli yerleridir.

        Konya topraklarında, tuz, linyit, civa, barit, kireçtaşı, bentonit, magnezit, alimünyum, asbest, sepiyolit (lületaşı), kurşun, çinko, çimento hammaddesi, dolomit, jips, tras, kil, kalsit hammaddesi yatakları bulunmaktadır.
        Şehir merkezi etrafında, Loras (2.010 m) ve Erenler (2.319 m) başta olmak üzere yüksek sayılabilecek dağlar dışında yüzlerce km büyüklükteki ovalarda herhangibir yükseltiye rastlanmaz. Ancak ilin güney kesimi Toros Dağları, güneybatısı ise Sultan Dağları ile çevrilidir. Yine güneyinde volkanik dağlar ve krater göllerine rastlanır. Aydos Dağı da (3.430 m) ilin güneyinde olup en yüksek dağıdır. Ülkemizin tahıl ambarı durumunda olan düzlükler; Konya Ovası, Cihanbeyli Yaylası ve Obruk Yaylasından oluşmaktadır. Konya Ovası 'nın en çukur yeri Aslım mevkii (975 m), en yüksek yeri de Alaeddin Tepesidir (1080 m).

         İlimiz topraklarının büyük bir bölümü, İç Anadolu'nun yüksek düzlükleri üzerine rastlar.Güney ve güneybatı kesimleri Akdeniz bölgesine dahildir.Konya,coğrafi olarak 36° 41' ve 39 16' kuzey enlemleri ile 31° 14' ve 34° 26' doğu boylamları arasında yer alır.Yüzölçümü 38257 km (göller hariç)'dir. Bu alanı ile Türkiye'nin en büyük yüzölçümüne sahip olan ilidir.Ortalama yükseltisi 1016 m'dir.İdari yönden, kuzeyden Ankara, batıdan Isparta, Afyonkarahisar, Eskişehir, güneyden İçel, Karaman, Antalya, doğudan Niğde, Aksaray illeri ile çevrilidir.

       Konya ili, doğal açıdan kuzeyinde Haymana platosu, kuzeydoğuda Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölu"'ne, batısında Beyşehir Gölü'ne ve Akşehir Gölü'ne, güneyinde Sultan Dağları'ndan başlayan Karaman ilinin guneyine kadar devam eden, Toros yayının iç yamaçlaro önünde bir fay hattı boyunca oluşmus volkanik dağlara, doğusunda ise Obruk platosuna kadar uzanır.

        İlin uç noktalarını kuzeyinde Kulu'nun Köşkler Köyü, batısında Akşehir'in Değirmen Köyü, güneyinde Taşkent'in Beyreli Köyü, doğusunda ise Halkapınar'ın Delimahmutlu Köyü uç noktalarını oluşturmaktadır.

        Konya yüzölçümü 38257 km'2 dir. Bu alanı ile Türkiye'nin en büyük yüzölçümüne sahip olan ilidir. Konya'nın bu yüzölçümüne göller dahil değildir.

     Tuz Gölü, Akşehir Gölü, Beyşehir Gölü ve Suğla Gölü il sınırları içindedir. Sulama amacıyla Cumhuriyet döneminde May, Apa, Altınapa barajları yapılmıştır. Yarıkurak bir iklime sahiptir. Karapınar ve Ereğli , Türkiye 'nin en az yağış alan yerleridir.
      

       Konya merkezine 10 dakika mesafede bulunan Meram, insana doğa ve hayat sevgisi sunuyor. Yeşil alanları, mesire yerleri ile ünlü Meram eskiden bağlık bir alanmış. Meram bağlarından bugüne ise sadece türküsü kalmış. Bağların yerinde lüks yapıların ve villaların yükselmesine rağmen Meram Çayı ve yeşil alanlar hala güzelliğini korumaktadır. Meram Çayı?nın her iki yanını çay bahçeleri ve lokantalar süslüyor. Çayın içinde gezinti tekneleri bulunuyor. Aydın Çavuş Tepesi?ne çıkarak tüm Konya?yı kuşbakışı görebilirsiniz. Aslında, Konya güzelliklerini göstermek konusunda Aydın Çavuş'a oldukça cömert davranıyor. Meram?a geldiğiniz zaman Konya'nın yöresel yemeklerini bir de burada, doğa eşliğinde tatmalısınız.

Mevlana Müzesi :

       Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.

       Mevlâna Müzesi'nin bulunduğu yer Selçuklu Sarayı'nın gül bahçesi iken Konya'ya gelen Mevlâna'nın babası Sultan-ül Bahaeddin Veled'e Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat tarafından hediye edilmiştir.

       Mevlâna Türbesi'nin bulunduğu yerin üzeri kutupların kubbeleri anlamında Kıbâb'ül-Aktâb denilen yeşil kubbe ile örtülüdür.

       Mevlâna'nın Türbesi ve Mevlevi Dergâhı külliyenin batısını, derviş hücreleri diğer üç yönünü çevirmiştir. Müzeye batıda meydana açılan Dervişhan Kapısı'ndan girilir. Türbe kapısından Tilavet Odası'na (Hat Dairesi) geçilir. Bu odada Osmanlı hattatlarından Rakım Mahmud Celaleddin İzzet, Hulusi, Hamit ve Yesarizade Mustafa İzzet Efendi gibi hataların yanı sıra Sultan II.Mahmut'un altın kabartmalı sülüs levhaları bulunmaktadır.

       Tilavet Odası'ndan Huzur-ı Pir'e gümüş bir kapıdan girilir. Gümüş kapı iki kanatlı ve ceviz ağacından yapılmış olup, gümüş levhalarla üzeri kaplanmıştır. Bu kapının üzerindeki kitabeden de anlaşılacağı gibi Sokulu Mehmet Paşa'nın oğlu Hasan Paşa tarafından 1597 yılında yaptırılmış ve türbeye hediye edilmiştir. Müzenin bu bölümünde iki vitrin içerisinde Mevlâna'nın ünlü eserlerinden Mesnevi ile Divan-ı Kebir'in eski nüshaları sergilenmiştir. Üzeri üç kubbe ile örtülü olan bu salonun sağ tarafında yüksek bir kısımda 65 mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan 55'i Mevlâna'nın soyundan gelen erkek ve kadınlara, 10 tanesi de Mevlevi büyüklerine aittir. Yeşil kubbenin tam altına rastlayan bölümde Mevlâna ve oğlu Sultan Veled için Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırmış olduğu gök mavisi renginde mermer bir sanduka bulunmaktadır. Bu sandukayı Sultan II.Abdülhamid 1894 yılında buraya hediye etmiş, üzeri de altın sırma tellerle Besmele ve Ayetlerin işlendiği kuşide ile örtülmüştür.

       Mevlâna'nın sandukasının ayak ucunda bu mermer sanduka yapılıncaya kadar Mevlâna'nın üzerinde duran, şimdi ise babası Sultan-ül Ulema Bahaeddin Veled'in üzerine konulan ceviz sanduka bulunuyordu. Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bu sanduka üzerinde Ayetler ve Mesnevi'den seçilmiş beyitler oyma tekniği ile işlenmiştir. Sandukanın, Mimar Selimoğlu Abdülvahid tarafından planının çizilmiş, Konyalı Genakoğlu Hüsameddin Muhammed tarafından yapılmıştır.

Adres: Mevlana Mah. - Konya
Müze Tel: (332) 351 12 15
Ziyaretçi Saatleri: 09.30-17.30

    Karatay Müzesi (Medresesi):

       
Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmış. Selçuklu medresesidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi çini eserler sergilenmektedir.Medresenin mimarı bilinmemektedir. Selçuklulardan sonra Osmanlı döneminde de kullanılan bu medrese XIX.yüzyılın sonlarında terk edilmiştir.

       Kapalı Medrese tipinde tek katlı medresenin giriş kapısı Selçuklu devri taş işçiliğinin en güzel örneklerinden olup, duvarları da turkuaz, lacivert ve siyah renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış çinilerle bezenmiştir. Ancak bu çinilerin bir bölümü dökülmüştür.

       Karatay Medresesi Konya Müzeleri yönetiminde 1955 yılında Çini Eserler Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Müze Tel : (+90-332) 351 89 58/149
Ziyaretçi Saatleri: 8.30-17.00
Ziyarete Açık Günler:Pazartesi  hariç her gün

   
İnce Minare Müzesi (Medresesi):

      Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1264 yılında yapılmıştır. Beylik ve Selçuklu dönemi taş ve ahşap eserler sergilenmektedir.

       İnce Minareli Medrese kapalı avlulu tek eyvanlı plan düzeninde yapılmış olup, portali Selçuklu devri taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır. Medrese XIX.yüzyılın sonlarına kadar faaliyetini sürdürmüştür.

       Medrese 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. İnce Minareli Medrese'de teşhir edilen eserler avluda ve yapının içerisinde bulunmaktadır. Müzenin avlusunda Selçuklu ve Karamanlı dönemi Konya kitabeleri, mezar taşları ve mimari parçalar bulunmaktadır. Bu eserler arasında Sultan I.Alaaddin Keykubat'ın 1221'de yaptırdığı Konya kalesi'nin sülüs yazılı mermer kitabeleri ve parçaları; Fatih Sultan Mehmet'in kaleyi 1467'de tamirine ait kitabe; Seydişehir'den getirilen 1237 tarihli mescit kitabesi; Konya Akıncı mescidi'nin 1210 tarihli kitabesi; Konya Kavak Köyü Kervansarayı'nın 1215 tarihli kitabesi; Konya Şekerfuruş Mescidi'nin 1220 tarihli kitabesi bulunmaktadır. Bunu 1314 tarihli Musalla Taşı kitabesi ile diğer kitabeler ve bezemeli mimari parçalar tamamlamaktadır.

       Avlunun batısında ise Konya mezarlıklarından toplanmış Selçuklu ve Karamanoğulları'na ait sanduka şeklinde mezar taşları bulunmaktadır. Selçuklu dönemine ait Nalıncı Baba Türbesi'nin portal süslemeleri ve kemer taşları da burada yer almaktadır. Bunların arasında İnce Minare'nin mimarı olan Keluk Bin Abdullah'ın ismi yazılı mimari parçalar da dikkati çekmektedir.

    Sırçalı Mezar Anıtlar Müzesi:

       1242 yılında kurulmuştur. Sanat yönünden çok zengin Selçuklu Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait mezar taşları bulunmaktadır.Konya Meram ilçesi, Sırçalı Caddesi'nde bulunan Sırçalı Medrese'yi Sultan II.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Bedreddin Muslih 1242 yılında yaptırmıştır.

       Açık avlulu, iki eyvanlı ve iki katlı olan medresenin geometrik ve rumi motifleri ile bezeli bir portali bulunmaktadır. Giriş kapısından sonra beşik tonozlu bir eyvan gelmektedir. Ortası havuzlu, dikdörtgen avlulu medrese üç yönden revaklarla çevrilidir. Duvarları sırlı tuğla ve çinilerle kaplanmıştır.

       Sırçalı Medrese 1960 yılında Selçuklu dönemi mezarlarının ve diğer taş eserlerin bir araya getirilmesi ile Mezar Anıtları Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müzede, Konya şehrindeki kamulaştırmalar sırasında mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerli mezar taşları bir arada teşhir edilmektedir. Selçuklular dönemi, Beylikler ve Osmanlı dönemlerini kapsayan bu mezar taşları şekil, motif ve yazı karakterleri dikkate alınarak teşhir edilmiştir.

        Osmanlı dönemi mezar taşları da XVI.-XIX.yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir. Bu taşlar arasında tarihi kişilere ait olanlar da birer belge niteliği taşımaktadır. Bu arada müze bahçesinin toprak altında olan Bizans dönemine ait Katakomp da ziyarete açılmıştır.

Müze Tel : (+90-332) 350 40 31
Ziyarete Açık Günler : Pazartesi günü hariç her gün

    Koyunoğlu Müzesi:

       Konya'nın köklü ailelerinden İzzet Koyunluoğlu, Topraklık Mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlerle özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplık Konya Belediyesine bağışlanmıştır. Müzede arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.

       A.R.İzzet Koyunoğlu kişisel çabaları ile oluşturduğu ve dünyanın ünlü müze ve kütüphaneleri arasında yer alan müzesini 1973 yılında Konya Belediyesi'ne bağışlamıştır. Bunun üzerine A. R. İzzet Koyunoğlu'nun evi koruma altına alınarak, çevresi kamulaştırılmış, 3433 m2'lik alanda, bugünkü modern binası yapılmıştır. Müze yeniden düzenlenerek 2 Şubat 1984'te 'Konya Büyükşehir Belediyesi A. R. İzzet Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi' ismi ile ikinci kez ziyarete açılmıştır.

       Müze iki katta çeşitli bölümlerden meydana gelmiştir. Yapıyı dört taraftan kuşatan avlusunda insan, hayvan büst, stel ve heykelleri; mezartaşları, şahideler; çeşitli dönemlere ait taş ve mermer kitabeler; değirmen taşları, lahitler, pişmiş topraktan yapılmış eşyalar yer almaktadır.

Müze Tel: (+90-332) 351 18 57
Ziyaret Saatleri: Her gün açık

    Konya Arkeoloji Müzesi

Konya Arkeoloji Müzesi, Mehmet Ferit Paşa'nın valiliği sırasında 1902 yılında Sultani Mektebi'nin avlusu içerisinde küçük bir binada Müze-i Hümayun'un Konya Şubesi şeklinde bir depo olarak kurulmuştur. Atatürk 20 Mart 1923'te Konya'ya gelmiş bu müze deposu ile Mevlâna Dergâhı ve Türbesi'ni ziyaret etmiştir.

       Mevlâna Dergâhı'nın 1927 yılında müze olarak açılmasından sonra, müze deposundaki eserler de oraya taşınmıştır. 1953 yılında arkeolojik eserler İplikçi Camisi'ne taşınmış ve 1962 yılında bugünkü yeni binasında ziyarete açılmıştır. Arkeoloji Müzesi Prehistorik Eserler Bölümü, Demir Çağı Eserleri Bölümü, Roma Çağı Bölümü, Sikke Bölümü ve bahçedeki eserler olmak üzere dört seksiyon halinde hizmet vermektedir.

       Müzede, Neolitik Çağ'dan başlayarak, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu), Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans çaglarina ait eserler sergilenmektedir.

Adres: Larende Cad. - Konya
Tel: (332) 351 32 07

    Akşehir Arkeoloji Müzesi: Hitit, Frig, Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir.
Müze Tel: (+90-332) 813 15 68
Ziyarete Açık günler: Pazartesi hariç her gün

    Akşehir Atatürk Müzesi:

       İstiklal savaşı sırasında Garp cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özelliklerini koruyarak bugün hizmet vermektedir.

       Akşehir Arkeoloji Müzesi 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir memurluk olarak çevreden toplanan eserlerin bir araya getirildiği bir depo niteliğinde idi. Bu eserler o zaman İmaret Camisi'nde korunuyordu. Caminin 1950 yılında ibadete açılması üzerine eserler Taş Medrese'ye nakledilmiştir. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü buraya bir memur atamış ve böylece Akşehir'de ilk müzecilik çalışması başlamıştır. Taş Medrese yapılan restorasyon ve düzenlemeden sonra 8 Haziran 1965'te ziyarete açılmıştır.

       Akşehir'de Selçuklu Sultanı II.Keykubat zamanında, 1250 yılında Başvezir Emirdad Sahipata Hüseyinoğlu Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Külliye şeklinde yapılan Taş medrese, türbe, hankâh, imaret ve çeşmeden meydana gelmiştir. Günümüze külliyeden yalnızca mescit, medrese ve türbe gelebilmiştir.

Müze Tel: (+90-332) 813 15 68
Ziyarete Açık saatler: Mesai saatleri dışında
Ziyarete Açık Günler:Pazartesi Hariç Hergün    

    Çini Eserler Müzesi
Adres: Alaattin Meydanı - Konya
Tel: (332) 351 19 14

    Mezar Anıtları Müzesi
Adres: Gazi Alemşah Mah. Sırçalı Cad. - Konya
Tel: (332) 352 80 22

    Taş ve Ahşap Eserler Müzesi
Adres: Alaattin Meydanı - Konya
Tel: (332) 351 32 04

    Etnografya Müzesi
Adres: Larende Cad. - Konya
Tel: (332) 351 89 58

    Akşehir Müzesi
Adres: Dr. Aziz Perkun Cad. No: 94 Akşehir-Konya
Tel: (332) 813 15 68

    Ereğli Müzesi
Adres: Bulvar Cad. No: 16 Ereğli - Konya
Tel: (332) 713 45 92

    Atatürk Müzesi
Büyük Şehir Belediyesi A.R. İzzet Koyunoğlu Müzesi Detaylı Bilgi

    Ereğli Müzesi

       Konya iline bağlı Ereğli ilçesinde Müze kurma düşüncesi ilk defa 1960'larda ortaya açılmış ve Bulvar Caddesi üzerinde yapımına başlanan müze, 1968 yılında ziyarete açılmıştır. Başlangıçta memurluk olan müze 1978 yılında Müdürlük haline getirilmiştir.

      Ereğli Müzesi'nde yöreden toplanan eserler ağırlık kazanmaktadır. MÖ.7000 yıllarından itibaren Neolitik Çağ buluntuları ve onu izleyen dönemlere ait kültür tabakalarına ait eserler bulunmaktadır. Özellikle Neolitik Döneme ait Can Hasan'dan çıkan el baltaları, küçük buluntular, duvar freskleri, kazıyıcı aletler, el değirmenleri ve pişmiş topraktan kaplar ayrı bir bölümde sergilenmektedir. Bunun yanı sıra Kalkolitik Döneme ait polikrom tekniğinde keramikler, ağırşaklar; Eski Tunç Çağı'na ait hayvan ve insan figürleri, el baltaları, ok uçları, mühürler; Asur Ticaret Koloni Çağı'na tarihlenen bulleler, idoller, Hitit Çağı keramikleri, silindir ve damga mühürleri müzenin belli başlı eserleri arasındadır. Fryg Çağına ait fibulalar, gaga ağızlı testiler, phialeler, Helenistik Döneme tarihlenen lekythoslar, Herakleia definesi, Roma Çağı'na ait mimari parçalar, mezar stelleri, heykeller; Bizans Çağı mimari parçaları, Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait alçı süslemeler, sırlı kâseler müzenin arkeoloji bölümünde sergilenmektedir.

                           KONYA ÖREN YERLERİ

   Çatalhöyük: (Küçük Köy-Çumra) Konya'ya 60 km uzaklıktadır. Arkeolojik kazılar devam etmektedir. En erken yerleşim katı M.Ö.5500 yıllarına tarihlenmektedir. İnsanlık tarihinde ilk yerleşme, ilk ev mimarisi, ilk kutsal yapı Çatalhöyük'te olmuştur. Yapılarda kullanılan malzeme  kerpiç, ağaç ve kamıştır. Bulunan bazı eserler Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmektedir.

  Kilistra Antik Kenti: Konya'nın güney batısında 55 km. mesafededir. Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir. Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır.

  Sille Aya-Elana Kilisesi: Selçuklu Sille şehir merkezine 8 km. mesafede bir yerleşim yeridir. M.S. 327 senesinde Bizans İmparatoru Constantin'in Annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış ve ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, burada bir mabet yaptırmaya  karar vermiştir. Kilisenin vaaz kürsüsü ve duvarlardaki renkli figürler birer sanat şaheseridir.

Bolat Örenyeri - Hadim / Bolat Köyü
Karahöyük - Meram / Harmancık Mah.
Kubadabat - Beyşehir - Gülkaya

                   Hz.Mevlana Celaleddin-i Rumi

          Mevlana'nin asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi O'na daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladığı tarihlerde verilir. Bu ismi, Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yi sevenler kullanmış, adeta adi yerine sembol olmuştur. Rumi, Anadolu demektir. Mevlana'nin, Rumi diye taninmasi, geçmis yüzyillarda Diyar-i Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturmasi, ömrünün büyük bir kisminin orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasindandir.

           Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.


          Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
 
        Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

        Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

         Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.


        "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"

          2007 Mevlana Yılı

        Hz. Mevlana'nın doğum yılı olan 30 Eylül 1207 tarihi oluşuna dolayısıyla, Türkiye,Afganistan ve Mısır'ın teklifi üzerine, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO), 800'üncü doğum yılı olan 2007 yılının "Mevlana Yılı" olarak anılmasını kararlaştırdı.

          Mevlana'nın Yedi Öğüdü

1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6. Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
7. YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.


        Hz.Mevlana'dan birkaç söz:

Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed'in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim...

Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim...

Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap...

Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz...

Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır...

Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil...

Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin...

Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...

             Sorularla Hz.Mevlana'nın Hayatı

Mevlana'nın Asıl Adı Nedir?

Asıl adı, Muhammed olan Celaleddin'in daha yaygın unvanı Mevlana Celaleddin-i Rumi'dir. Ona Rumi denilişi, sanat ve düşünce hayatının o asırlarda diyarı Rum diye anılan Anadolu'da geçmiş ve bu yurtta ebedileşmiş olmasındandır. Horasan'ın (Afganistan Türkistan'ı) Belh şehrinde doğmuştur.

Mevlana'nın Ana ve Babası Kimdir?

Babası Sultanu'l ulama (Bilginlerin sultanı) diye tanınan Bahattin Velet'tir. Annesi ise Mümine Hatun'dur.
Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. Annesi Mümine Hatun ise Harzemşahlar İmp. hanedanından gelme bir prensestir.


Mevlananın Eş ve Çocukları Kimlerdir?

Mevlana, daha 18 yaşında iken Karaman'da babası tarafından Semerkandlı Hace Şerafettin'in kızı Gevher Hatun'la evlendirilmiş ve bu evlilikten iki erkek evladı olmuştu. Bunlardan ilk oğlu Sultan Veled, ikinci oğlu ise Alaeddin'dir. Ancak Alaeddin, daha Mevlana hayatta iken 1262 yılında vefat etti. Mevlana birinci karısının vefatından sonra Konya'da Kerra Hatun'la evlendi. Bu evlilikten ise Muzafferüddin Alim Çelebi ile Melike Hatun dünyaya geldi.

Mevlana Kimlerden Ders Aldı?

Mevlana, ilk eğitimini babasından aldı. Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. 12 Ocak 1231'de babasının ölümü üzerine, eğitimini Seyyit Burhanettin Tirmizi'nin yanında sürdürdü. Mevlana babasından Fen ve Din ilimleri, Tirmizi'den de Tasavvuf ilmini öğrendi. Onun hayatında dönüm noktası olan diğer bir alimse Şemsi Tebziri'dir.

Mevlana'nın Babası, Horasan'dan Anadolu'ya Niçin Göç Etmiştir?

Harzemşahlar, Bahattin Velet'in manevi nüfuzundan çekinirlerdi. Bir süre sonra bu yüzden araları açıldı. Bunun üzerine Bahattin Velet, Belh'ten ayrılmak zorunda kaldı. O sıralarda Mevlana, daha küçük bir çocuktu. Babası ile birlikte, İran'dan, Bağdat'tan geçerek Hicaz'a geldi. Hac ibadetinden sonra da, Şam yoluyla, Anadolu'ya geçtiler. Anadolu'daki Selçuklu İmparatorluğunun ihtişamlı bir çağıydı. Bahattin Velet, Anadolu Selçuklu Devleti'nin merkezi Konya'da çok büyük bir saygıyla karşılandı. Mevlana yirmi dört yaşlarındaydı.

Mevlanna'nın Ana ve Babası Nerede Öldü?

Mevlana'nın annesi Mümine Hatun Karaman(Larende) şehrinde, babası Bahattin Velet ise 1231 tarihinde Konya'da vefat etti.

Mevlana'nın Hayatındaki En Önemli Kişi Kimdi?

1244 yılında Konya'ya Tebrizli Mehmet Şemsettin adında bir derviş geldi. Bu esrarlı kişinin Pek yüksek duyguları ve görüşleri vardı. Tebrizli Şems'in Konya'ya gelişi Mevlana'nın hayatını büsbütün değişik bir yöne yöneltti. Mevlana o sıralarda 37 yaşlarındaydı. O güne kadar Mevlana; ciddi, ağır başlı büyük bir bilgin olarak tanınmıştı. Büyük bir fikir adamıydı. Tevrizli Şems'in gelişi ise Mevlana'nın duygu dünyasını alt üst etti ve onu bir gönül adamı haline getirdi.

Şems-i Tebrizi, Konya'dan Neden Kaçtı?

Şems-i Tebrizi, Mevlana'nın duygu dünyasını alt üst etmiş ve onu bir gönül adamı yapmıştır. Şems, Mevlana'daki deha ateşini büsbütün tutuşturdu. Mevlana, Şems'ten başka herkesi ihmal etmeye başlamıştı. Bu durum, kendisini sevenleri de, çömezlerini de son derece üzüyordu. hatta Şems'i ölümle bile tehdit etmekten geri kalmadılar. Bu durumdan sıkılan Şems de, 1246 yılında, Konya'dan gizlice Şam'a kaçtı.

Şems-i Tebrizi Konya'ya Geri Döndü mü?

Mevlana, Şems-i 15 ay süren sohbetine dayanamamıştı. Onun gitmesiyle perişan oldu. Bu sonucu beklemeyen çömezleri ise, yaptıklarına pişman oldular. Şems'in Şam'da olduğunu biliyorlardı. Mevlana, dönmesi için ona birçok mektup yazdı. Sonra da, oğlu Sultan Velet'i 20 kişilik bir kafileyle Şam'a gönderdi. Mevlana'nın mektuplarıyla Şems, yumuşayarak, ayrılmasından 9 ay sonra 1246 yılında Konya'ya dönmeye razı oldu.

Daha Sonra Şems Nereye Gitti?

Mevlana, Konya'nın en yüksek, en aydın tabakası ile birlikte Şems'in meclisine devama başladı. Mevlana artık ne ders ne de vaaz veriyordu. Kendi iç dünyasına dalmıştı. Öğrencileriyle çömezleri bu durumdan da hoşnut olmadılar. Bu kuvvetli hoşnutsuzluk karşısında Şems, 1247 yılında ansızın ortadan kayboldu. Bu esrarengiz gidiş, hiçbir zaman aydınlanamadı.

Mevlana Nerede ve Ne Zaman Öldü?

Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde 66 yaşındayken Konya'da öldü. Hastalığı, yüksek ateş yapan bir karaciğer rahatsızlığıydı. Cenazesinde, bütün Konyalılarla birlikte Hıristiyanlar ve Yahudiler de vardı. Türbesini Selçuklu veziri Alemettin Kaysar yaptırdı. Mevlana'nın ölüm anına, Şeb-i arus (Düğün gecesi) denir. Bu gece, aşığın maşuğa (Allah'a) kavuştuğu gecedir.

Mevlana Nasıl Bir Kişiliğe Sahipti?

Mevlana, islam ve gayri islam bütün insanlıkça beğenilmiş bir sanat adamıdır. Fikir ve kişi özgürlüğüne olağanüstü değer vermiş, insanı adeta kutsal bir varlık derecesine yükseltmiştir. Sonsuz derecede hoşgörülüdür. Büyük bir Türk şairi ve mutasavvıfı, bilgin ve fikir adamıdır. En kötü insanı bile, bağışlanmaya, sevilmeye laik görür. Pakistan'ın dev şairi Muhammed İkbal'e ilham kaynağı olmuştur. Alman şairi Goethe'yi ve ünlü ressam Rembrant'ı derinden etkilemiştir.

Mevlana Şiirlerini Niçin Farsça Yazmıştır?

Mevlana'da Türklük sevgisi çok güçlüdür. O yüzyılda Türkçe, Anadolu'da ileri bir şiir dili olarak daha gelişmemiş bulunuyodu. Mevlana da bu yüzden şiirlerini Farsça yazıyordu. Hatta buna üzülerek söylediği şu mısra pek ünlüdür: "Aslem Türk-est egerci hinduguyem" (Her ne kadar Farsça söylüyorsam da, aslım Türk'tür.)

Mevlevi Tarikatı Nedir?

Mevlana Celaleddin Rumi tarafından kurulan, oğlu Sultan Velet tarafından tanzim edilen bir tarikattır. Şems-i Tebrizi Mevlana'nın hayatında bir dönüm noktasıdır. Şems, Mevlana'yı kitapların dışında ki sırlara ermek yolunda, ileri bir iman ve heyecan alemine götürür, Ona sema zevkini tattırır, onu Ney'in büyülü dünyasına sokar.

Çelebi: Tarikatın başına denir. Mevlana'nın torunlarından seçilir. Konya'da Mevlana'nın türbesi olan dergahta otururdu.

Şeyh: Mevlevi hanenin başına şeyh denirdi. Şeyh, dedeler arasından seçilirdi; yalnız şeyhliği Çelebinin tastik etmesi gerekirdi.

Dede: 1001 günlük çileyi tamamlayan dervişe denirdi.

Sema: Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye gibi çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp, sağ avucunu gökyüzüne, sol avucunu yeryüzüne döndürerek Hakk'tan alıp halka dağıtarak yaptıkları ayin.

Ayin: Mevlevi dervişlerinin katıldığı müzikli raks töreni. Aynı zamanda tören esnasında okunan şiirlerede ayin denirdi. Ayinde, "Mutrip" denilen saz heyetiyle "Ayinhan" denilen okuyucular bir "Ayin-i Şerif" çalıp okurlar. Dervişler de bu nağmeye uyarak, "Sema" raksı yaparlar, kendilerinden geçercesine dönerler.

Ney: Türk müziğinde ve özellikle tasavvuf müziğinde yer alan kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan bir üfleme çalgısıdır.

Nısfiye: Bir çeşit kısa ney.

Mesafe Hesapla 258 KM
Haberdar Olun
Yeniliklerden ve kampanyalardan haberdar olmak için kutucuklari Doldurunuz.
Güncel Anket Sitemizin Yeni Görünümü Nasil




Online